Salı, Ağustos 24

büyükmek

Emeklemekten yürümeye geçiş yaptığımızda ilk defa büyüdüğümüzü zannederiz. Ondan sonra etraftaki cisimleri tanımaya başlarız.. Televizyona "teyevizon" demeyi, r'leri söyleyemeyip aileyi kahkahalara boğarken komik olduğumuzu zannederiz.
İlk okul merasimi başlar zaten biraz kendimizi bilmeye başladığımızda. Annenin elini ilk defa bırakırız 5-6 saat boyunca. Arkasından ağlamamaya ilk defa çalışırız onca insanın içinde. Yılların nasıl geçtiğini anlamayız okuma-yazma, toplama-çıkarma öğrenirken. Kendimizi ilk defa büyük bir sınavın stresi içinde gördüğümüzde, o heyecanı tattığımızda sadece 13 senedir yaşıyorduk. Belki 1 belki de 2 senedir bir şeylerin farkındaydık.
Büyüdüğümüzü sandığımız bir diğer evre liseydi. Mavi önlüklerden kurtulmuş gömleğimizi dışarı salabileceğimiz serseliğine kafa yormuş olarak geçti 4 sene. Ben 5 senede bitirdim liseyi, tekrar okudum 9. sınıfı ve hayatımı değiştirdim. Dünyama girebilecek en güzel insanları buldum tembelliğim sayesinde. Şansım, dünyam, kalbim değişti onlar sayesinde. Onlarla büyüdüm, onlarla büyümeye çalıştım daha doğrusu.
İnsan çoğunlukla ilk aşk acısını lisede yaşar; bırakılır, aldatılır vs.. En güvenilir arkadaşlıkların çoğu lisede atılır genelde. Benim öyle olduğundan böyle geliyor ya da bana.. Ben taptım hep sınıfıma, moralim bozuk o kapıdan girdiğim her an 18 çift gözden birini görünce gülümsedim hayata. İstediğimin yanına gidip istediğim derdimi anlatabildim çoğu zaman.
Neyse büyükmekleşmekti konumuz.
Lisede az biraz kendi içinde acı yaşamayı tadıyorsun. Karşı cinsi tanıyorsun, hem bedensel hem ruhsal olarak.
Bunları yaşadıkça "tamam ya ben büyüdüm sanırım" diyorsun. Konuşmaların, yazışmaların değişiyor yıllar geçtikçe. Şuanki haline 2 yıl sonra bile inanamıyorsun.
Hani günlüklerimiz olurdu ilkokulda. Tüm sınıfa yazdırırdık. Şimdi açıp okuyun onları, bakın dünyalar ne kadar çok değişmiş :)
Sonra üniversite sınavına girip gidiyorsunuz başka şehirlere. Orda ev idare etmeyi, su elektrik kira derdiyle uğraşmayı, kendi çamaşırlarınızı yıkayıp kendi yemeğinizi yapmayı öğreniyorsunuz. Lisede sadece duygusal sorumluluğunuz olduğunu zannederken birden gerçeklerle yüz yüze geliyorsunuz. Paranızı hesaplı harcama derdine düşüyorsunuz dolap tam takır olmaya başladığı zaman. Kilo veriyorsunuz. İçki içmeye düşkün hale geliyorsunuz. İstediğim gibi içki içebiliyorum, yok şöyle yok böyle diye büyüdüğünü zannediyor bazıları.
Sonra iş hayatının stresi başlıyor, hep derler ya 20lere geldikten sonra nasıl geçtiğini anlamazsın diye..
Çoluk,çocuk derken bitiyor işte hayat..
Bu kısımlara erişemediğim için anlatamıyorum buraları.
Ama şunu biliyorum ki kaç yaşında olursa olsun insan, her güne yeni bir tecrübeyle uyanıyor.
Büyüdüm artık dediğinizde sizden 5 yaş olsa bile herkes bıyık altından gülüyor size.
Büyüdükçe yaşamayı öğreniyor insan sadece. Yaşayabilmeyi öğreniyor.
Bi öğrenemediği şey kalbine söz geçirmek işte, onu da yapamıyor.

20 yaşına girme çabalarındayım ben daha. Üniversite büyümesiyle karşı karşıya kalacağım ve uyandığım her güne biraz daha büyümem lazım diye günaydın diyeceğim. Bırakın aksın gitsin hayat, yaşanması gerektiği gibi yaşayın her şeyi ki nefes aldığınıza değsin..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaz bağalım